Eğiticilerin Covid-19 Sınavı
Pandemi, dünyada eş zamanlı olarak çok yaygın bir şekilde çok fazla sayıda insanı tehdit eden ve etkisini gösteren bulaşıcı salgın hastalıklara verilen genel bir isimdir. Günümüzde pandemiye neden olan korona virüsler’in, bilimsel olarak hayvandan insana geçebilen “zoonotik” virüsler olduğu belirtilmektedir. COVID-19’un kaynağının muhtemelen yarasalar olduğu öne sürülmüştür. Corona virüsün insandan insana geçme yolu ise enfekte olmuş bir kişinin salgıları ile temas edilmesi sonucunda gerçekleşiyor.
Çin’in Wuhan kentinde 2019 Aralık ayında ilk kez ortaya çıkan ve COVID-19 diye adlandırılan corona virüsü pandemisi doğal olarak Türkiye’de de etkisini göstermeye başladı. İlk vakanın 11 Mart 2020 tarihinde görülmesinden sonra Türkiye’de ilk ve ortaokullar ile liseler iki hafta tatil edildi ve 16 Mart 2020’de ise üniversitelerde 1 hafta eğitime ara verildi. 23 Mart 2020’den itibaren de uzaktan eğitime başlandı.
23 Mart 2020 öncesinde üniversitelerde aylar öncesinden başvurusu yapılmış büyük bir sevinçle kabul yazıları alınmış bildirileri sunmaya hazırlanan onlarca akademisyen öncelikle getirilen yurt dışı yasakları ile ümitsizliğe kapılırken yurt dışında ve yurt içinde yapılması planlanan tüm kongreler peş peşe iptal edildi. Öyle ki kendi adımıza söylemem gerekirse öğrencilerimizle oluşturduğumuz büyük bir ekip bir yıl öncesi yazında çalışmalarına başladı, eczacı vekiller ve bakanlık temsilcileri, konularında son derece uzman bilim insanları, örgüt temsilcileri, eczacı meslektaşlarımız, önemli firmaların temsilcileri ve atölye çalışmaları yaptıracak uzmanlar 3. Algı ve Farkındalık Ulusal Eczacılık Kongresi’ne davet edildi ve tam heyecanla etkinliğimizi gerçekleştirecek iken, pandemi dolayısıyla ALFAKON 2020 ertelenmek zorunda kalındı. Akademisyenlerimizin ve öğrencilerimizin bu iniş çıkış dolu heyecanlarına bir yönetici olarak en yakından şahit olmak 35 yıllık akademik hayatımda benim için de buruk bir heyecan verici durum oldu.
Eğitimle ilgili önemli bir değişim de uzaktan eğitimle derslerimizi verecek olmamızdı. Bu konu ile ilgili rektörlüğümüz bizleri eğitim almamız için pandeminin gerektirdiği bir biçimde toplantıya davet etti. Hiç alışık olmadığımız mesafeli bir biçimde birer koltuk atlayarak oturduk ve dikkatle derslerimizi nasıl anlatacağımızı dinledik. Yavaş yavaş yeni bir döneme geçtiğimizi farketmeye başladık. Heyecanla antiseptik çözeltiler hazırlanması, maske temin edilmesi konusu ve bu pandemide virüsten nasıl korunacağımızı birbirimizle paylaştık. Öğretim üyelerimiz öncelikle bizlere virüs hakkında ve nasıl korunacağımız hakkında bilgisayar üstünden bilgilendirme seminerleri vermeye başladı. Daha sonra televizyonlar da konunun uzmanlarını davet etmeye başladı.
Sağlık mensupları olan hekimler, eczacılar, hemşireler, eczacı teknisyenleri ve tüm sağlık çalışanları corona virüse yakalanmış hastalarla en çok temasta bulunan kişiler olarak büyük bir risk altına girmekteler ve görevlerini büyük bir özveri ile yerine getirmeye devam ediyorlar. Daha çok yurt dışından gelenlerin bulaştırdıklarını düşündüğümüz bu virüsten korunmamız için gelenler 14 gün karantinaya alınmaya başlandı. Maalesef bu süreçte kıymetli Profesörlerimizi, hekimlerimizi, eczacılarımızı ve vatandaşlarımızı COVID-19’dan kaybetmeye başladık. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad olsun inşallah. Eğitimciler olarak dünyadaki ve ülkemizde pandeminin seyrini her gün televizyonlardan ve sosyal medyadan takip ediyoruz.
COVID-19 bizlerin sadece sağlığımız açısından değil pek çok anlamda hayatımızda değişikliklere neden oldu ve olmaya devam ediyor. 20 yaş altında ve 65 yaş üstü vatandaşlarımız evlerinde oturuyorlar. Ancak 20-65 yaş arası dışarıya çıkabiliyor. Onların da çoğu yeni ortama adapte olmaya çalışıyor. Maskeleri ve eldivenleri takarak dışarı çıkıp, bankalara tek tek girerek işlerini halledip, marketlerde büyük ölçüde mesafeye uyarak alışveriş yapmaya çalışıyorlar. Sokağa çıkma yasağının konduğu ilk hafta sonunda bazı yerlerde yaşananlar trajikomik hikayelere konu oldu. Her alanda yeni döneme adapte olmamız gerekiyor sadece eğitim alanında değil, günlük hayatımızda da.
Özellikle kalabalık şehirlerde yaşayan insanların günlük hayatlarında yaşadıkları yoğun tempo ve koşuşturma nedeniyle Kızılderililerin söyledikleri gibi ruhlarının geride kaldığı sorunu bir gerçekti… İnsanların pandeminin getirdiği evde çalışma mecburiyetleri ile birlikte yollarda geçirdikleri zamanlarını arttırıp daha verimli zaman geçirdikleri gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Bir de sosyal medyayı kullanırken espri yeteneğimizin ve becerimizin nasıl geliştiğini hep birlikte görme fırsatı bulduk. Her gün yeni yemek ve pasta tarifleri alarak denediğimiz becerilerimiz sayesinde de hızla kilo alma riski ile karşı karşıya kaldık.
Pandeminin getirdiği en olumsuz taraf kaybettiğimiz canlarımız, yakınları ve hastalığı geçirenlerin yaşadıkları ile ekonomik olarak sıkıntıya düşen insanlar…Dünyanın her tarafında yaşananlar birbirinden çok da farklı değil ne yazık ki… İnsanların karşılaşmış oldukları bu ortak sorunu iş birliği ve dayanışma ile bir an önce atlatıp normal hayatımıza dönmeyi içtenlikle diliyoruz…
Prof.Dr. Gülden Omurtag
İstanbul Medipol Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi Dekanı
Nisan 2020-İstanbul